Gecenin bir yarısı telefonun çalar... Acaba korkusuyla açarsın. Saatin kaç olduğuna bakmadan. Sorgulamadan koyulursun yola. Ya da sevdiklerinle bir aradasındır mesela. Gelen bir mesajla apar topar. Ayrılırsın onlardan. Gönlünü bırakarak... Kızın hastadır mesela, ya da yeni doğan oğlun. Hiç düşünmeden gitmen gerekir. Gözün arkada kala kala derler ya Öyle işte... Düşüverirsin yollara. Kimi zaman bir acı düşer yüreğine. Onu bile yaşayamadığın an olur. Dostunu, arkadaşını, ailenden birini kaybedersin. Ama acısını bile yaşamaya fırsatın olmaz. Çünkü haber beklemez... Kimi zaman herkes tatil planı yaparken. Ya da tatil yaptıkları yerlerde. Bir bakmışsın. Yangının içinde, alevlerin peşinde koşuyorsun. Yorgun, aç, bitkin olsan da. Koşar da koşar durursun. En iyi fotoğrafı çekmek için. Manşetten özel haberin çıkmıştır mesela. Adın ve soyadın birde fotoğrafın konmuşsa, Değme keyfine... Akşamı eve giderken bakkala uğrarsın. Elini cebine atarsın. Bir bakmışsın 5 kuruş paran kalmamış. Mahcup bir şekilde çıkar gidersin. Sabahı bir devlet büyüğünün kahvaltısı vardır. Karşısında oturur, soru sorar, sohbette edebilirsin. Ama akşam bakkala veremediğin, O ekmek parası var ya, Ah o ekmek parası. Aklından hiç çıkmaz... Kimi gün beklersin. Bir kare fotoğraf için olsa da. O bekleyiş bazen saatleri, Bazense sabahları bulur. Sevdiğin kadını bile, Bu kadar beklememişsindir belki. Fotoğraf bu ya beklemeyi kutsallaştırırsın kendinde. Gün gelir herkes parmakla gösterir seni. En iyisisindir. Okumak istediklerini yazdığın için. Gün gelir okudukları canlarını acıtır, Şeytan taşlar gibi taşlarlar seni... Her mesleğin zorluğunu anlatırsın insanlara... Ama kendi mesleğinin zorluklarını, Senden başka bilen olmaz... Ve daha neler neler yaşarsın. Anlatmaya dilin varmaz. Bugün ‘Çalışan Gazeteciler Günü’ Hep soruyorlar bana. Gazeteci kimdir diye. Cevabım yukarıda... 22 yıllık meslek hayatımın bugünlere gelmesinde en büyük emeği olan ve 2011 yılında vefat eden Sedat Acar’ın anısına...